Guinness Rekorları ve Türk Gastronomisinin Dünya Vitrini

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Guinness Rekorları ve Türk Gastronomisinin Dünya Vitrini

1955 yılında Londra’da kurulan Guinness Dünya Rekorları, her yıl yayımlanan ve hem insanların kırdığı hem de doğanın aşırılıklarını belgeleyen bir referans kitabı. Dünyanın en iyilerini kutlayan, sıradan insanlara ilham veren ve eğlendirirken bilgilendirmeyi amaçlayan bu kitap, bugün gastronomiden spora, sanattan teknolojiye kadar geniş bir yelpazede rekorlara ev sahipliği yapıyor.
Peki gastronomi söz konusu olduğunda Türkiye’nin Guinness Rekorlar Kitabı’ndaki yeri neresi? İşte ülkemizden bazı örnekler:
• 2025 Afyonkarahisar: 7. Uluslararası Gastro Afyon Turizm ve Lezzet Festivali’nde, 1 ton sucuk ve 15 bin yumurta ile 25 metrekarelik dev tavada hazırlanan 1.930 kg sucuklu yumurta, Guinness denetmeni Şeyda Subaşı Gemici gözetiminde pişirildi.
• 2024 Afyonkarahisar: 6. Gastronomi Festivali’nde hazırlanan 114,7 metrelik kaymaklı lokum, “dünyanın en uzun lokumu” rekorunu kırdı.


• Kayseri: Tek parça halinde üretilen 1.740 kg sucuk, “dünyanın en büyük sucuğu” unvanını aldı.
• Uşak: Uluslararası Tarhana Festivali’nde 30.292 litre tarhana çorbası, Hollanda’nın rekorunu geride bıraktı.
• Ankara: Congresium’da yapılan 513 kg baklava Guinness rekoru oldu.
• Adana: Gastronomi Festivali’nde 233,6 metrelik tek şişte kebap ile rekor kırıldı.
• İstanbul: “1001 Meze Sofrası” projesinde 1515 farklı meze Guinness rekorlar arasına girdi.
• Kuşadası: Turizm haftasında düzenlenen festivalde 1028 çeşit yemekle en zengin açık büfe hazırlandı.
• Ankara: Özel hazırlanmış dev ocakta pişirilen 1.198 kg döner, Guinness’e girdi.
• İstanbul – Kahve Dünyası: Bir külaha dengeli şekilde 132 dondurma topu yerleştirilerek dünya rekoru kırıldı.
• ABD – Türk Festivali: Murat Aksu, yaptığı dünyanın en uzun şiş kebabı ile Guinness’e adını yazdırdı.
Peki Guinness’in Bedeli Ne?
Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek öyle kolay değil. Başvurular yaklaşık 7 ay önceden yapılıyor. Rekor girişimi kabul edildiğinde 12.000 sterlin civarında bir ücret ödeniyor ve tüm ekipman, malzeme, işçilik masrafları organizatöre ait oluyor. Guinness, hiçbir sponsorluk ya da finansal destek sağlamıyor.


Avantajlar Neler?
Peki onca emek, masraf ve çabanın sonunda Guinness’e girmek ne kazandırıyor? İşte gastronomi açısından öne çıkan avantajlar:
• Yöresel lezzetlerin tanıtımı: Afyon’un sucuklu yumurtası, şehri “sucuk diyarı” olarak konumlandırdı.
• Gastronomi turizmi: Dünyanın en büyük baklavası, en uzun lokumu, en zengin açık büfesi… Bunlar gastronomi meraklılarının ilgisini çekerek turizmi güçlendiriyor.
• Marka değeri: Kahve Dünyası’nın dondurma rekoru, markaya “yenilikçi ve güçlü” bir imaj kazandırdı.
• Coğrafi işaretli ürünlerin değerini artırma: Afyon lokumunun rekoru, hem kültürel sahiplenmeyi hem de ticari değerini büyüttü.
• Festival etkisi: Rekor denemeleri çoğunlukla büyük festivallerde yapılıyor ve bazen festivalin kendisinden bile daha çok konuşuluyor. Bu da sponsorluk, medya ilgisi ve ziyaretçi sayısını artırıyor.
• Yerel ekonomiye katkı: Rekor için tonlarca ürün hazırlanıyor; bu da doğrudan üreticiye ve esnafa kazanç sağlıyor.
• Kültürel mirasın dünya sahnesine çıkması: Baklava, lokum, kebap, meze… Guinness sayesinde Türk mutfağının eşsiz hazineleri uluslararası tanınırlık kazanıyor.Guinness rekorları gastronomi için yalnızca “büyük” ya da “ilginç” ürünler ortaya koymak demek değil; aynı zamanda şehirlerin ve ürünlerin dünyaya açılan vitrini. Bazen bir baklava tepsisi, bazen bir lokum, bazen de bir şiş kebap Türkiye’nin mutfak kültürünü global sahnede temsil ediyor.
Benim düşüncem şu: Rekorların kendisi gelip geçici olabilir ama bıraktığı etki kalıcıdır. Bir lokum metrelerce uzayıp Guinness’e girdiğinde aslında Afyon’un, Uşak’ın, Adana’nın ya da İstanbul’un gastronomi hafızası dünyaya açılıyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *