Türk döneri, geçmişten günümüze dünya genelinde özgün bir lezzet olarak tanınırken, son dönemde yaşanan gelişmelerle bu lezzetin temsilcisi olarak Türkiye’nin hakkı gasp edilmiştir. Avrupa Birliği'ne yapılan başvuru neticesinde, Türkiye’nin geleneksel usul dönerinin tescil edilmesi istenmiş, ancak sonuç hayal kırıklığı yaratmış ve Almanya, “Söner” ismiyle kendi versiyonunu tescil ettirmiştir. Bu durum, döner kültürünün yalnızca Türkiye'nin değil, aynı zamanda tüm insanlığın ortak mirası olduğunu gözler önüne seriyor.
Türk Dönerinin Avrupa'daki Mideleri
İstanbul merkezli Türk Döner Üreticileri Derneği (UDOFED), Türkiye’nin bu önemli gastronomik değerinin korunması için önemli uğraşlar vermiştir. Ancak ne yazık ki, Avrupa Birliği tarafından verilen kararlar, bu çabaların boşa gitmesine neden olmuştur. Almanya, döner kebapların sertifikalarını alarak, kendi versiyonunu “Söner” adıyla tescil ettirmekle kalmamış, aynı zamanda Türk kültürünün bu simgesini kendi mutfaklarına entegre etmiştir. Bu gelişme, Türk mutfağının ve kültürünün temsilinin tehdit altında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Geleneksel Üretim Kuralları
Türk dönerinin üretimi ile ilgili belirlenen standartlar, onun özgünlüğünü ve kalitesini koruma amacı taşıyordu. Örneğin, 16 aydan küçük sığır eti kullanılamazken, sadece dana etinin tercih edilmesi gibi katı kurallar belirlenmişti. Ayrıca geleneksel yöntemlerin korunması gerekliliği vurgulandı; elektrikli makineler yerine 55 cm’lik bıçaklarla kesim yapılması öngörüldü ve tuz oranı %2’yi geçmeyecek şekilde ayarlandı. Bu talepler, sadece dönerin korunmasını değil, Türk mutfağının zenginliğinin de uluslararası arenada değerlendirilmesini hedeflemektedir. Ancak Avrupa, ekonomik dengelerle meşguldü ve bu özgün üretim biçimini göz ardı etti.
Almanya’nın Döner İhracatı ve Türk Kültürü
Almanya’da yaklaşık 18 bin 500 döner işletmesi, AB genelinde de on binlerce dönerci bulunmaktadır. Bu işletmeler, “döner kebap” adı altında özgürce üretim yapmaya devam ederken, Türk usulü dönerin korunamaması hayal kırıklığı yaratmaktadır. Farklı baharatlar ve hindi eti ile hazırlanan ürünler “Berlin döneri” ya da “Alman usulü döner” adıyla pazarlanıyor. Türkiye ise döner kültürünün hakkını aramakta ve yok olmasının önüne geçecek adımlar atmaya çalışmaktadır.
yeni Markalaşma ve Kültürel Miras
Almanya’da “Söner” markasının doğması, durumun ironik bir yansımasıdır. CSU lideri Markus Söder’in dönerle pozları ve bu görüntülerin marka haline getirilmesi, Türk kültürünün altını oymayı açıkça göstermektedir. Türkiye’nin, başvurusunun sonucunu beklemesi ise büyük bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Bu durum, dönerin yalnızca bir yiyecek olmanın ötesine geçtiğini, bir kültürel mirasın temsilcisi olduğunu göstermektedir.
Tescilin Önemi ve Kültürel Mirasın Korunması
Bütün bu gelişmeler, tescilli ürünlerin ne denli kritik öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Kültürel miraslarımızı korumak için tescil oldukça önemlidir. Artık el birliği ile tescil süreçlerine dikkat etmeli, Türk mutfağının zenginliğini korumak adına harekete geçmeliyiz. Çünkü tescil, sadece bir belge olarak kalmayıp, tarihimizin, emeğimizin ve lezzetimizin güvencesi olarak önem taşımaktadır.
Avrupa'nın Değerlendirmesi ve Gelecek
Avrupa’nın kültür, emek ve tarihi yalnızca ekonomik güçle ölçüp ölçmediği sorusunu sormak gerektiği bir dönemdeyiz. Türk dönerinin 400 yıllık geçmişi, Alman “Söner”inin ise oldukça yeni olması, bu sorunun ne kadar geçerli olduğunu gösteriyor. Türkiye, dönerin adını ve usulünü savunma konusunda nasıl bir yol izleyecek? Yoksa bir kültürel mirası daha kaybetmeye mi mahkûm kalacağız? Artık sesimizi yükseltme zamanı; tescilsiz lezzetimiz, gözlerimizin önünde yer almakta!