Fazla mineral takviyesi, süt ineklerinin sağlığını korumak yerine verimliliği olumsuz etkileyip çevresel dengeyi tehdit ediyor. Son dönemde gerçekleştirilen araştırmalar, gereksinimlerin üstünde verilen iz minerallerin belirgin bir semptom göstermeden üreme kabiliyeti ve genel performansı etkileyebildiğini, ayrıca bakırın karaciğerde birikmesiyle gübre aracılığıyla toprağa ve suya karışarak ekosistemde kalıcı hasarlara yol açabileceğini ortaya koyuyor. Trouw Nutrition ECA Ruminant Teknik Satış Müdürü Catalin Necula, sürdürülebilir süt üretimi için "ihtiyaçtan fazla değil, dengeli mineral beslemesi" anlayışının üzerinde durulması gerektiğini belirtiyor ve fazla mineralin hayvanlara fayda yerine yük getirdiğinin altını çiziyor.
Mineral Dengesizliğinin Riskleri
Süt ineklerinin sağlığı ve verimliliği açısından kritik önem taşıyan bakır, çinko ve mangan gibi iz minerallerin dengesiz kullanımı, günümüzde önemli bir beslenme sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Yıllar boyunca mineral eksikliklerinden koruma amaçlı geliştirilen beslenme stratejileri, günümüzde aşırı mineral takviyesiyle yer değiştirmiş durumda. Araştırmalar, birçok süt ineğine genellikle fizyolojik ihtiyaçlarından çok daha yüksek miktarda mineral verildiğini gösteriyor. Trouw Nutrition ECA Ruminant Teknik Satış Müdürü Catalin Necula, karaciğerde biriken minerallerin zaman içinde hayvanların performansı, sağlığı ve üremesi üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğuna dikkat çekiyor. Bu durum hayvanların genel durumunu derinden sarsabilir ve çiftlik sahiplerine uzun vadeli zararlar verebilir.

Çevresel Etkiler
Mineral dengesizliği genellikle belirgin semptomlarla kendini gösteremediği için kolayca göz ardı edilebiliyor. Catalin Necula, “Minerallerin aşırı kullanımı yalnızca hayvan sağlığını tehdit etmekle kalmıyor, çevresel dengeleri de olumsuz etkiliyor. Fazla miktarda alınan bakır ve çinko gibi mineraller, vücut tarafından tam olarak kullanılamıyorsa gübre ve idrar yoluyla dışarı atılıyor ve toprağa karışıyor. Bu durum, toprak yapısındaki mikrobiyal dengeyi bozarak bitki gelişimini olumsuz etkiliyor ve uzun vadede ekosistemin doğal döngüsüne zarar verme potansiyeli taşıyor. Yoğun hayvancılığın yapıldığı bölgelerde biriken mineraller, çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir tehdit oluştururken, aşırı mineral kullanımı çiftliklerin maliyetlerini de yükseltiyor. Verimlilik artışı sağlamayan bu fazla harcama, çiftçiler için gizli bir maliyet haline geliyor. Sonuç olarak, aşırı mineral takviyeleri hem hayvanlara hem çevreye hem de üreticilere eş zamanlı olarak zarar veriyor.” dedi.
Gelecekteki Sürdürülebilir Yaklaşımlar
Doğru mineral dengesinin sağlanmasının sadece hayvanların ve çiftçilerin değil, aynı zamanda çevrenin de kazançlı çıkması anlamına geldiğinin altını çizen Catalin Necula, “Son yıllarda gerçekleştirilen araştırmalar, süt ineklerinin mineral eksikliklerine karşı beklenenin üzerinde bir dayanıklılık sergileyebildiklerini, fakat aşırı beslemeye karşı oldukça hassas olduklarını gösteriyor. Bu nedenle süt üretiminde artık ‘ne kadar fazla, o kadar iyi’ anlayışını geride bırakmalıyız. Hayvanların gerçek ihtiyaçlarına uygun, bilimsel verilere dayanan hassas mineral besleme stratejileri; karaciğerde oluşabilecek aşırı birikimlerin önüne geçiyor. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirerek performans ve üreme verimliliğini artırıyor. Aynı zamanda çevresel etkileri azaltarak sürdürülebilir üretime katkıda bulunuyor. Her sürünün özel ihtiyaçlarına göre planlanan bu dengeli besleme yaklaşımı, çiftliklerin ekonomik dayanıklılığını koruması ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği açısından kritik bir noktaya sahip. Sonuç olarak, doğru mineral dengesini kurmak geleceğin verimli ve sorumlu süt üretimi için vazgeçilmez bir gereklilik.” şeklinde ifade etti.