Gıda Estetiğinin Gelecekteki Rolü: Yiyeceklerin Sunumu Dünyayı Değiştirebilir mi?

Yiyeceklerin sadece görsel cazibesi ile iştah açmakla kalmadığını, aynı zamanda çevreyi koruma üzerinde de etkili olabileceği araştırmalarla ortaya kondu. Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sibel Özilgen'in liderliğindeki bir ekip, yiyeceklerin görsel dokusunun tüketici alışkanlıklarını nasıl değiştirdiğini inceledi. Bu çalışma, görsel estetiği kullanarak karbon ayak izinin azaltılabileceğini ve sürdürülebilir gıda seçeneklerine yönlendirme yapılabileceğini göstermektedir.

Görselliğin Gücü: Sütlaç Örneği

Yapılan araştırmanın en dikkat çekici bulgularından biri, görsel sunum ile hazırlanan sütlaçın karbon salınımının %31 oranında azaldığıdır. Elde edilen sonuçlar, sadece çevresel etkiyi değil, aynı zamanda tüketici tercihlerini de etkilemektedir. Görsel olarak katmanlı bir sunum, tüketicilerin daha fazla ilgisini çekmekte ve dolayısıyla tercihlerini değiştirmektedir. Yiyeceklerin tasarımında bu tür yaklaşımlar benimsenerek, hem lezzet hem de estetik faktörler bir araya getirilebilir. Bu da pazarlama stratejilerine yeni bir boyut kazandırır.

Görsel Algı ve Tüketici Seçimleri

Prof. Dr. Özilgen, yiyeceklerin görsel dokusunun tüketicilerin seçimlerinde belirleyici bir rol oynadığını anlamaktadır. Farklı dokular, özellikle kıtır, yumuşak veya köpüklü gibi dokular, yemeklerin algılanmasını değiştirmektedir. Doğru tasarlanmış gıda görselleri ile çevre dostu alternatiflere yönlendirme yapılması mümkün hale getiriliyor. Tüketicilerin çoğu, yiyecekleri tatmadan, görsellerine dayanarak satın almayı tercih ediyor. Bu nedenle, gıda ne kadar görsel açıdan çekici olursa, tüketicinin dikkatini o kadar fazla çekiyor. Özilgen, geleneksel tatları modern görsellerle birleştirdiklerinde, örneğin yüksek karbon ayak izine sahip bileşenlerin miktarının azaltılarak daha sürdürülebilir alternatifler oluşturduklarını ifade ediyor.

Kalan Gıda Atıkları ve Çevre Duyarlılığı

Gıda atıklarının kullanımı ve değerlendirilmesi noktasında önemli ipuçları sunan Özilgen, pek çok kişinin değerlendirdiği patates kabuklarının kompost haline getirilmesinin daha çevre dostu bir yöntem olduğunu vurguluyor. Patates kabuklarını kızartmak yerine, kompostlama yoluyla toprağa geri kazandırmak hem kaynak israfını azaltıyor hem de çevresel etkileri azaltıyor. Bu bağlamda, gıdalardan arta kalanların daha sürdürülebilir bir şekilde kullanılması gerektiği belirtiliyor. Özellikle, gıda israfını azaltmak amacıyla bu tür basit yöntemlerin benimsenmesi büyük bir adım olacaktır.

Bitkisel Gıdaların Gerçek Yüzü

Her bitkisel gıda seçeneği çevre dostu olarak kabul edilemez. Özilgen, pirinçin mevcut durumunu ele alarak, küresel tarımsal metan emisyonlarının yaklaşık yüzde 30'unun buğdaydan kaynaklandığını belirtti. Bilinçli gıda seçimleri yapılmadığı taktirde, bu emisyonların büyük ölçüde artacağı öngörülmektedir. 2030 yılına kadar sera gazı salınımının yüzde 60 oranında artması bekleniyor. Gıda seçimlerimizin çevre üzerindeki etkilerini asla göz ardı etmememiz gerektiği, bu durumun sürdürülebilirlik açısından kritik olduğunu ortaya koymaktadır.

Yerel Ürünlerin Sıfır Atık Seferberliği

Yerel ürünlerin önemli bir yer tuttuğunu hatırlatan Özilgen, bunların her zaman çevreye dost olmadığı uyarısında bulunuyor. Yerel tarım uygulamalarının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde sürdürülmesi büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, yanlış tarım uygulamaları sonucunda artan karbon salınımı ile karşı karşıya kalınabilir. Yani yalnızca yerel ürünlere yönelmekle çevresel etkiler azaltılamaz. Bu konuda teknolojinin gerekliliği önemlidir ve üreticilerin bu konuda eğitim alması gerekmektedir.

İlk Yüzde Mükemmel Olmayan Gıda Seçimleri

Gıda güvenliği açısından risk teşkil etmeyen ama görünüm açısından talep göremeyen gıdaların tüketiminin teşvik edilmesi gerektiği ifade ediliyor. Görünüşü tamamen mükemmel olmayan meyve ve sebzelerin de gıda tüketim zincirine dâhil edilmesi önemlidir. Örneğin, tatları kaliteli olmasına rağmen estetik nedenlerle tüketilmeyen bazı gıdalar; ezilmiş, kararmış veya kıtırlaşmış olanlar, çeşitli alternatiflerle değerlendirilmelidir. Son olarak, tüketicilerin, yaklaşan son kullanma tarihlerine sahip ürünleri öncelikli olarak tercih etmeleri teşvik edilmeli, bu konuda farkındalık yaratılması sağlanmalıdır.

İLGİLİ HABERLER