AdraFest 2025 için geldiğim Edremit Körfezi’nin incisi Güre’de, daha önce adını sıkça duyduğum ve merak ettiğim bir otelde konaklama fırsatı buldum: Manastırhan Kazdağları Butik Otel. Bu otel öyle bir yer ki, bir yanda Kazdağları’nın kadim nefesi, diğer yanda 480 yıllık bir çınarın altında kahve yudumlamanın sükûneti… Hepsi bir arada, hem doğayla baş başa, hem tarihle iç içe.
İstanbul’dan yaklaşık 5 saatlik bir yolculuk sonrası ulaşılan bu saklı vaha, Edremit’in Avcılar Köyü’nde, İzmir-Çanakkale yoluna sadece 500 metre mesafede. Otelin kapısına varmadan önce sizi, zeytin ağaçlarının arasından geçen, doğaya saygıyla inşa edilmiş bir yol ve minik bir köprü karşılıyor. Bu köprü, sadece bir çayın üzerinden geçmenizi değil, aynı zamanda gündelik hayatın gürültüsünden uzaklaşıp başka bir zamana adım atmanızı sağlıyor. O çay, yıllardır usulca akan Manastır Çayı.


Tarihle Bütünleşen Bir Huzur
Manastırhan sadece bir konaklama yeri değil, aynı zamanda köklü bir geçmişin ev sahibi. 1930’lu yıllarda burada muhtarlık yapan Ahmet Altay’ın, önce Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin’in koruması, ardından Atatürk’le tanışan bir figür olması bile başlı başına bir roman konusu. Atatürk’ün 1934 yılında bölgeyi ziyaret ettiği sırada bu otelin bahçesinde çay içtiği, hatta o çınarın gölgesinde kısa bir mola verdiği anlatılıyor. Hediye ettiği büst, otelin tarihsel değerini daha da derinleştiriyor.
Bugün hâlâ o çınarın altında oturmak, dalgaların değil, yaprakların sesiyle huzur bulmak mümkün. Manastırhan, adını bölgedeki eski Rum manastırından alıyor. Zamanında yolcuların konaklayıp dinlendiği bu han, özenli bir restorasyonla butik otele dönüştürülmüş.
Ruhunuzu Saracak Bir Misafirperverlik
Otele adımınızı attığınız anda fark ettiğiniz ilk şey, içtenlik. Murat ve Uğur Bostancıoğlu kardeşler, bu özel mekânın her detayına gönüllerini koymuşlar. Bahçedeki taşın yerinden, kahvaltıdaki zeytine kadar her şeyle birebir ilgileniyorlar. En güzeli de, sizi bir müşteri gibi değil; evlerine gelmiş kıymetli bir dost gibi karşılıyorlar.
Bostancıoğlu ailesinin misafirperverliği sadece otelle sınırlı değil. Babaları Ali Bostancıoğlu’nun anısını yaşatmak için Güre sahilinde yer alan eski bir zeytinyağı fabrikasını Kazdağı Müzesine dönüştürmüşler. Bölge kültürüne duydukları saygıyı ve geçmişe sahip çıkma azimlerini bu projede de net bir şekilde görmek mümkün.

Evcil Hayvan Dostu, Sıcacık Bir Yuva
Ayrıca Manastırhan, evcil hayvan dostu bir otel. Doğayla bu kadar iç içe olan bir yerde, patili dostların da olması şaşırtıcı değil. Kapıda sizi ilk karşılayanlar, otelin sevimli üyeleri: Bade (anne) ve Sultan (kızı). Bade tam bir hanımefendi, Sultan ise oyunculuğu ve merakıyla tüm ilgiyi topluyor.
Ama asıl dikkat çekenler, otelin maskotları olan küçük afacanlar: Zeytin ve Lokum. Bahçede koşturan, bazen ayaklarınıza dolanan bu minik tatlılar, Manastırhan’a neşe katıyor. Unutmadan bir not düşelim: Karşınıza bir sincap çıkarsa şaşırmayın! Burası Kazdağları’nın eteği… Her canlı burada özgür ve huzurlu.


Güne Zeytinliklerde Başlamak
Otel sabahları, sizi sadece kuş sesleriyle değil, aynı zamanda bisiklet turuna çağırıyor. Ücretsiz olarak sunulan bisikletlerle Kazdağları’na uzanan zeytinlikler arasında pedallamak, hayatın yavaş ve lezzetli yanını keşfetmek demek. Yol boyu inekler, tavuklar, kazlar… Her biri kendi halinde ama hepsi size selam verir gibi. Pedallar durduğunda, iştahınız çoktan açılmış oluyor.

Serpme Kahvaltı & Kaz Dağları Sohbetleri
Kahvaltıysa bir başka deneyim. Yazın serin çay kenarında, kışın ise otelin sıcak kış bahçesinde servis edilen serpme kahvaltıda, zeytinyağlılar, yerel reçeller ve ev yapımı soslar ön planda. Özellikle tık tık Mustafa’nın meşhur helvası ve yörenin ballı kaymağı damağınızda köyün hikayesini bırakıyor.
Grup konaklamalarına özel düzenlenen sabun yapım atölyeleri veya yerel lezzetlerin pişirildiği mutfak buluşmaları da oldukça ilgi çekici. Gelmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmakta fayda var, çünkü otelin her köşesi ilgiyle dolu.

Kazdağı Müzesi ve Kumda Kahve
Manastırhan’da zaman yavaş akıyor ama dolu dolu geçiyor. Günün ilerleyen saatlerinde Bostancıoğlu ailesinin büyük emekle hayata geçirdiği Kazdağı Müzesi’ni gezmek şart. Eski bir zeytinyağı fabrikasından dönüştürülen bu müze, bölgenin mitolojik geçmişinden yetiştirdiği sanatçılara kadar birçok detaya ev sahipliği yapıyor. Müze sonunda izlenebilen 7 dakikalık Kazdağları filmi, bizim şansımıza denk gelmedi ama çayın kenarında içilen kumda kahveyle telafisi mümkün.

Yani Sözün Özü..
Manastırhan Kazdağları Butik Otel, bir otelden fazlası. O; geçmişle bugünü, doğayla insanı, sessizlikle anlamı buluşturan bir yaşam alanı. Burada sadece konaklamıyor, soluklanıyor, öğreniyor ve yavaşlıyorsunuz. Atatürk’ün de bir zamanlar çınarın gölgesinde yaptığı gibi…
Eğer yolunuz Kazdağları’na, Güre’ye, Edremit’e düşerse… ya da düşmese bile düşürmeyi planlıyorsanız… Manastırhan’a uğrayın.
Çayın kenarında kahveniz hazır, çınar da hâlâ orada sizi bekliyor.
